top of page

Biraz Dolaşmaya Çıktım 

I Went For a Walk

Kendi iradesini elinde tutma gücü olan bellek, varlığından çok kullanılma biçimiyle değer taşıyan bir olgudur. Zihin anıları olduğu gibi değil hatırladığı gibi anlatır; “bilgileri aktif bir şekilde yapılandırır, eklemeler ve çıkarmalar yapar, boşlukları uygun bir biçimde doldurur.”* Kaynağını yaşanmışlıktan alan anılar hafızaya girdikleri andan itibaren değişmeye başlar. Eklenen her yeni anı eskileri de etkiler. Geçmiş, gerçekliğinden uzaklaşarak bir kurgu halini alır.

“Biraz dolaşmaya çıktım.” projesinde birey, kendi zihninde geziye çıkma durumundadır. Flâneur  ruhla zihnin gezilmesi sonucu yakalanan imgelerin anlık olarak yüzeye aktarılmasıyla ortaya çıkan görüntüler psikocoğrafi bir anlatı niteliği taşır. İstemsiz bir hatırlama değil, bilinçli olarak yakalanmaya,yüzeye çıkarılmaya çalışılan görüntüler vardır. Sitüasyonistlerin ‘kentte bir gezinti’, ‘kaybolma oyunu’ oynama, “duygu haritaları” çıkarma, kenti keşfetme deneyimi olarak tanımladığı psikocoğrafya, çocuk öznenin belleğine ait kalıntıların imgeselleştirilmesi ile örülmüştür. Bu görüntüler geçmişe aittir; ancak, bugün varolmuştur.

 

*(Boyer ,Pascal; Wertsch, James W. (2015). Zihinde ve Kültürde Bellek, çev. Yonca Aşçı Dalar, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları

The memory, possessing the power to hold its own will, is an entity that carries value more in its manner of use than in its existence. The mind narrates memories not as they were but as it remembers them; it 'actively structures information, makes additions and subtractions, fills in gaps appropriately.' Memories, originating from lived experiences, begin to change from the moment they enter memory. Every new memory added also affects the old ones. The past takes on a fictional form as it moves away from its reality.

In the project "I went for a walk," the individual is in a situation of embarking on a journey in their own mind. The images that emerge through the surface as a result of the mind's wandering with a flâneur spirit carry a psychogeographical narrative quality. These are not involuntary memories but consciously captured and attempted to be brought to the surface. Psychogeography, defined by Situationists as 'a stroll in the city,' playing the 'game of getting lost,' creating 'emotion maps,' and exploring the city, is woven with the visualization of remnants belonging to the memory of the child subject. These images belong to the past; however, they have existed today.

21x30 cm (9 adet)

Kağıt üzerine mürekkep / Ink on paper

2018

bottom of page